Merdan Yanardağ, Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ı ziyaret ettiler, muhalefete açık çağrı yaptılar: ‘Yarın çok geç olacak…’
Mahkeme kararlarının tanınmadığı, hukuka güvenin günden güne azaldığı Türkiye’de; gazeteci Merdan Yanardağ, TİP Milletvekili Can Atalay ve Tayfun Kahraman aylardır hukuksuzca cezaevinde esir tutuluyor.
Son olarak eski DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ve eski DİSK Genel Sekreteri Musa Çam, 12 Eylül’ün 43. yılında üç ismi de cezaevinde ziyaret etti.
MUHALEFETE AÇIK ÇAĞRI
Ziyaret sonrası ortak bir açıklama yapan ikili, ana muhalafet partisi başta olmak üzere tüm siyasilere çağrı yaptı ve “Bunu bugün yapmazsak yarın çok geç olacaktır” dedi.
Çelebi ve Çam’ın açıklaması şu şekilde:
“Bundan 43 yıl önce, tank sesleriyle ve marşlarla uyandırılmamızla başlayan süreç Türkiye’yi siyasal, sosyal, hukuksal ve bilimsel alanlarda büyük tahribata uğrattı. Hukuk, adalet, bilim, emek ve çalışma hayatı yok edildi. 12 Eylül toplumsal muhalefeti ve başta emekçilerin örgütlenme özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlükleri yok etti. Emekçilerin kazanılmış bütün hakları zorla ellerinden alındı. 12 Eylül darbecilerinin kesintisiz baskı düzeni postal sesleri arasında geldi, gitgide kurumsallaştı ve bugün yaşadığımız gerici, piyasacı, anti demokratik, tek adam rejimine dayalı devlet düzenini adım adım inşa etti. Sevgili Uğur Mumcu’nun da dediği gibi 12 Eylül sermaye sınıfının işçi sınıfı üzerindeki tahakkümüdür.
12 Eylül’ün bir ürünü ve devamcısı olan AKP siyasetinin bugünkü adı, tek adam rejimine dayalı bir partinin gittikçe devletleşmesi, otoriter bir yönetim anlayışının yaşamın bütün alanlarında egemen kılınması, bütün kurumların yeniden dizayn edilmesi, muhalefetin, basının, demokratik örgütlenmelerin bastırılarak baskıcı bir yönetimin, bir korku toplumunun oluşturulmasıdır.
Avrupa’nın en büyük adliyelerini yapmakla övünenler, bu korku toplumunun, bu baskıcı siyasi düzenin devam etmesi için, binlerce insanın hukuksuz bir şekilde tıka basa doldurulacakları cezaevlerini de inşa etmişlerdir.
İşte, 12 Eylül rejiminin 43. yıldönümünde, onun devamcısı ve ürünü AKP rejiminin simgesi haline gelen Silivri Cezaevi’ndeydik. Dün 12 Eylül’de demokrasi güçlerinin ve muhalefetin tıka basa dolduruldukları Mamak, Metris, Süleymaniye, Diyarbakır cezaevleri ne ise bugün de AKP rejiminin aynı niyetle ve amaçla inşa ettiği Silivri Cezaevi’nde hukuksuz biçimde aylardır tutsak edilen üç muhalifi, üç dostumuzu ziyaret ettik.
Ziyaretlerine gittiğimiz bu dostlar, gazeteci Merdan YANARDAĞ, TİP Hatay Milletvekili Can ATALAY ve Gezi davası tutuklusu Tayfun KAHRAMAN’dı.
Ziyaret amacımız haksız yere tutuklulukları devam eden Gezi davasından yargılananlar ile düşüncesini ifade ettiği için zulme uğrayan gazeteci arkadaşımızla dayanışmak, yalnız olmadıklarını, yanlarında olduğumuzu ifade etmektir.
AKP’ye muhalefet ettikleri için, ciddi bir yargılamadan geçmeden, keyfince sıralanmış suçlar icat edilerek tutuklanmış, hukuksuz bir şekilde ve haksızca Silivri’de aylardır, yıllardır tutulan aydınlarımız, dostlarımız, arkadaşlarımız var. Bu insanların eğer bir suçları varsa o da “AKP düzenine” ve uygulamalarına karşı yüksek sesle itiraz etmiş olmalarıdır.
İktidarın antidemokratik haksız hukuksuz uygulamalarına dur demenin yolu açıklamalarla yetinmek değildir. Çünkü bu insanlarımızın içinde bulunduğu durum yüzeysel açıklamalarla geçiştirilemeyecek derecede hayati bir önem taşımaktadır. AKP’nin hak, hukuk, adalet tanımayan düzenine karşı gerçek bir demokrasi mücadelesinin ayaklarından biri cezaevlerinde tutsak edilen demokratların, sosyal-demokratların, aydınların, sosyalistlerin yaşadıkları hukuksuzluğa karşı direnmektir.
Buradan çağrıda bulunuyoruz! Başta Ana-muhalefet partisi olmak üzere demokrasiden yana partiler, siyasi çevreler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri, emek ve meslek örgütleri ve toplumsal muhalefet örgütleri hemen harekete geçmelidir.
Bunu bugün yapmazsak yarın çok geç olacaktır!
Bunu bizler yapmazsak kimseler yapmayacaktır!
Bugün değilse ne zaman? Biz değilsek kim?
Toplumsal muhalefet tüm bu gelişmeleri tribünlerden seyretmek yerine sahalara çıkma zamanı çoktan gelmiştir ve geçmektedir. Ülkemizin geleceği açısından, halkımızın bugünü açısından, demokrasiye sahip çıkılması açısından bir an önce, toplumsal muhalefet yeniden dirilerek ayağa kakmalıdır!
Son kez şunu söyleyelim:
12 EYLÜL AKP İLE DEVAM ETMEKTEDİR!
Toplumsal muhalefet ayağa kalkmadıkça da böyle devam edecektir! İdeolojisi, kurumları, bugünkü temsilcileri tasfiye edilmeden 12 Eylül düzeniyle hesaplaşmak bir hayalden öteye geçemez! Bizlere düşen görev, 12 Eylül’ü bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırmaktır!”